ALEVİLİKTE "DAR" / 17 Kasım 2016, Perşembe

ALEVİLİKTE DAR VE ANLAMLARI

1.    Gözün aç gör kim ey talib Ali'dir her kan-ı server
2.    Muhammed aşk ile derya Ali'dir kıymeti gevher
3.    Muhammed ilme kan oldu Ali nutk-ı beyan oldu
4.    Ana her sır ayan oldu Ali'dir hace-i Kanber
5.    Ali'dir cümlenin canı Muhammed'dir Ali kanı
6.    Hakikattir Ali şanı Ali'dir yar-i peygamber
7.    Hezaran türlü cümbüşler Ali emri ile işler
8.    Varır yazlar gelir kışlar Ali'dir cisme canperver
9.    Ne bilsin cahil ü nadan Muhammed ya Ali kimdir
10.    Muhammed server-i dindir Ali'dir cümleye rehber
11.    Ali evvel Ali ahir Ali zahir Ali batın
12.    Ali şems-i münevverdir Ali'dir nur ile enver
13.    Ali'dir herşey için can Ali'dir yar ile mihmen
14.    Ali rahim Ali rahman Ali'dir cümleye can
15.     Ali vahid Ali ehad Ali ferd ü Ali samed
16.    Ali'dir cümleye rahmet Ali'dir şafi-i Mahşer
17.    Ali sultan Ali sübhan Ali cennet Ali Rıdvan
18.    Ali dindir Ali iman Eli sakı-i Kevser
19.    Ali'dir ol veliyullah Ali'dir mazhar-ı Allah
20.    Ali nurundan eyvallah münevverdir yedi kişver
21.    Ali'dir Haydar-ı Kerrar aldı kala-i Hayber
22.    Ali'dir katil-i küffar Ali'dir mir-i leşker
23.    Nesimi "nin dil ü canı münevverdir Ali nuru
24.    Ali vala Ali a'la Ali'dir server-i safder
(Ben; İlmin Şehriyim, Ali O İlmin kapısıdır), (yani Bana varmak isteyen Evvela ALİ’nin kapısından girip ona teslim olup Dar olup Girmek durumundadırlar.) Hz. Muhammed. (S.a.v
***Alevilikte Dar; Bireyin, kendisini arındırmak mürşit makamında ak ve pak olup hakk ile hakk olmak için ve hakkın huzuruna kul hakkıyla gitmemek için Dar-ı didar olup O yüce makama öyle varmak diler.         
Her ne kadar ki, Mürşit ve Pir karşısında Didarı Dar olayını başka bir Manaya yoran veya yormak isteseler de, Dar’ın sıralama şekillerine bakıldığında görülecektir ki, Dar nasıl ki, hakkın makamına ak ve pak gitme yolu ise, aynı zamanda mertebe makamıdır da.
Dar da, kıyam vardır, Hz. İmam-ı Ali Hz. İmam Hasan-ı mücteba gibi Ve Hz. İmam Hüseyin-i şehidi kerbela gibi Kıyam Etmek haksızlığa asla boyun eğmemek vardır, kişi nasıl başkasına hakkını vermek istemezse, aynı zamanda başkasının da hakkını yememelidir aksi takdirde kendisini sorgulamalıdır.
Bu sorgulama ise beşeri, ya da bizim şeriat muhakemeleri dediğimiz Muhakemeler değil, kişinin hakk ile hakk olduğu ve özgürce kendi hatasını kusurunu gönülden gelen bir itiraf ile Ehli-Beyt makamına oturan onun Evladı olan Seyyid evladına ettiği itiraftır.
Bu Makam, dört Dar makamı ile vasıflanmış olup sırasıyla dört kapıya remizdir. Yani, Şerri-at, Tarikat, Marifet ve Hakikattir.Kısacası Hallaç gibi kıyama durmak, Nesimi gibi Teslim olup beşeri günahlardan arınıp teslim olmak, sonra Fazlı gibi can baş vererek o yüce Makama Makamı Muhammed’e Secde edip bir üst Makam olan Hz Fatıma ve Hz. Ali’nin Kevser makamına ermek olmalıdır.
Ve bizler bu makamlara verdiğimiz İsimlerden de anlaşılacağı gibi.O isimleri taşıyan velilerin Haksızlıklara kıyam ederek hunharca şehit edilen. Hallac-ı Mansur’un Nesimi’nin, Fazlı’nın bu yüce yolun son Makamı olan Kevserin Makamına ermek uğruna hayatlarını dahi hiçe sayarak. Ser verip sır verilmediklerini Ve bu yolda bedel vermeden gerçeğe erişilemeyeceğini, Bu Makam ise Kevser’in ta kendisi olan Hz. Ali ve Hz. Fatımat-üz-Zehra Olduğu’na şeksiz inanmak ve bu yolda ise Hz. Hüseyin gibi Bedel vermek olduğunu bilerek Bedel verdiler. 
Ve biz Alevi Kızılbaş Canlar, İslam’ın özü olan bu İnana inanalar, birini incittiğimizde bu yolla aklanırlar, 1000 yıldır ki Anadolu’da yaptığımız İbadetlerde aynı zamanda Dar ve Divan dediğimiz İlahi Erkan yolu ile de Büyük ve küçük günahlarımızdan arınmak ve Beşeri Muhakeme yerine İlahi Adalete teslim olmaktayız.
Bu İlahi Adaletin tecelli edildiği de birçok olay ile belgelenmiştir.Bunlardan bazıları hala anlatılmaktadır, Biz Alevi İslam İnancının En belirgin örneklerinden en belirgin örneğin diyoruz ki, bizim İnancımızda Din, Dil, Renk- ırk ve Mezhep ayırımı yapmadan kim olursa olsun haksızlığa uğramışsa onun hakkını savunur haksızlığı yapan Alevi de olsa fark etmez o Hakk’ın alınıp o kişiye verilmesine gayret edilir 
Önemle vurgulanması gereken bir olgu daha var ki, değinmeden geçmek olmaz, Hakk velisi olmak bir tek İslam’da değil ALLAH’IN birliğine İnanmış Dinlerde vardır. O nedenle Ehli-Beyt İnancı ve Kur-an-ı Kerim Tüm Nebi ve Resullere sevgi saygı ve Dini İnanışlarına da Hoş görüyü emretmiştir bize.
Alevi İslam İnancında Musahip Canlar, yani dört Can görgü kavillerini yerine getirdikten sonra, yine her yıl Mürşit ve Pirleri Huzurunda görülürler, bizler buna görgü Cemi deriz. Bu Cemde sadece Musahipli olanlar görüldüğü için görgü Cem-i denilmiştir.   
Bu Görgülerde her yıl sorgu sual edilir, kişi özünü dara çeker yıktığı var ise kaldırır, ağlattığı var ise güldürür. Yani deyim yerinde ise Mansur olup kıyam-ı dar olur. Fazlı olup teslim olur. Nesimi olup tüm masivadan soyunup ak ve pak olur ve Makam-ı Hüseyin’e erişip Kevser Havuzu başında Hz. ALİ ve Hz. FATIMA ya teslim olup yol talibi olur. Ve bu darın dört türü de böylece yâd edilmiş olur...
Alevi İslam İnancında Arınmanın önemini Dar-ı divan olmanın önemini gerçek bir kesitten anlatmak isterim. Gerçek hayatta yaşanmış bir kesit ve yaşayanlara Rahmet olsun diyerek.
Anadolu’nun orta yerinde bir Vilayet, çiftçilikle uğraşan ve geçimlerini sağlayan aynı köyde yaşayan iki Can Musahip ilkbahar gelir tohum ekimi biter bitmez nafaka edinmek için iki ve ya üç aylığına büyük şehirlere gider çalışırlardı. Ekinler yetişince dönerlerdi 
Bizim iki Yol kardeşi İstanbul’a gelirler işleri doğru gider biraz kazanç edinirler, hasat dönemi evvela tahta kaleye uğrar ve evde eski veya olmayan tarım aletinin yenisini alır öyle dönerlerdi. Bizim iki Musahipte öyle yaparlar.
Birer Tahta bavul alıp içine yeni malzeme alıp doldururlar. Tırpan yaba, kürek ve bel küreği v.s. parasını ödeyip faturasını alıp çıkarlarken hemen kapının dışında bel küreği sapı ilişir gözlerine. Sağa ve sola bakarlar kimse onlara bakmıyor hemen birer tane alıp bavullarına takıp doğru haydar paşaya ve oradan köylerine gelirler.
Hasat mevsimi biter ve zaman döner kış gelip çatar, Her yıl olduğu gibi Cem Cemaat ve Görgüleri için Pirleri gelir, köy Seyyid Baba Mansur Talibidir. Görgüye girmek için gün belirlenir ve ortak bir kurban alınıp tığlanır.
Kurbanları lokma olması için Kurbancıya teslim edilir ve Görgü Cem-i başlar.
Pir Görgü Cemine sohbet ile başlar, konu Musahiplik, sadakat,   güven ve Hakk yememektir. Bu kısa sohbetten sonra Pir Rızalık Almak için canlar yolumuz Rıza yoludur, bilirsiniz Kul Kul’dan Razı olmazsa Yüce Allah Kuldan Razı olamaz. Buyurur ki, “Bana Kul hakkıyla gelmeyin Bana yapılan her fiil, de ben sizi af ederim” diye buyurur Ve bu Ayet’e binaen diyorum ki üzerinizde Kul Hakkı var ise eğer burası Hakk Meydanıdır beri gelin hakk meydanında bu Hakkı verin. 
Tam bu esnada bizim iki Musahip kardeş gayri ihtiyari bir refleks ile aynı anda ayağa kalkarlar. Başlarında geçen ve yukarıda yazdığım o iki bel küreği sapı olayını aynen anlatırlar. 
Pir. Derhal kesin bir emir verir, der ki, hemen yarın gidiyorsunuz o şahıstan Rızalık alıp belgeleyip bize getiriyorsunuz.Bu gün burada hazırlanan aş olsun yemek olsun Canlara Dağıtılsın. Ve bu Musahip Canlarımız Rızalıklarını alıp Döndüklerinde ise yeniden kurbanımız kesilir ve Görgümüz yapılır ama bu Canlar dönünceye dek tüm Can Musahipler dardadır biline. 
O akşam sohbetler edilir ve ertesi sabah iki Can Musahip erkenden İstanbul un yolunu tutarlar ve gelip o Dükkân’a girerler bir zaman beklerler fakat müşteri dolu utançlarından dolayı da bir şey demeden beklerler. Dükkân sahibi bakar ki, bu ikisi onu beklerler oğlunu yerine oturması için çağırır ve yazıhane olarak kullandığı bölüme geçer, gelen iki Musahibe hitaben siz galiba deminden beri benimle bir şey konuşmak için beklemektesiniz. Bizimkiler evet beyim biz yazın şu tarihte gelmiştik şu malları aldık der irsaliyeyi de gösterirler, Mal sahibi evet, hatırladım ama parasını da vermişsiniz.
Bizimkiler Evet beyim doğru da biz kapıdan çıkarken kapının hemen yanında duran kürek saplarından birer tane bel küreği sapını aldık bavullara taktık ödeme yapmadan gittik. 
İşte şimdi köyde pirimiz geldi görülmek ve hak hukuk sorgulaması anında biz size haksızlık ettiğimizi anladık özümüzü dara çektik.Ve şimdi biz dönene kadar tüm Musahip Canlarımız Dar da bizi beklemekteler. Kurbanımız bile iptal edilip yemek aş olup yenildi şimdi bizim yüzümüzde her şey yeniden başlayacak. Şimdi siz bizden ne isterseniz verelim ve bize bir belge verin Pirimiz ister. Ama yeter ki, siz bizden Razı olun yeter derler.
Ve Dükkân sahibi onlara öyle gıpta ile bakar ki, sonra ağır, ağır, söze başlar ve der ki. Sizler ne kadar güzel insanlarsınız Hakk sizlerden Razı olsun benim İnsanlık duygularımı yeniden bana hatırlattınız. -Şimdi siz Memleketinizden buraya sadece o iki odun parçası için gelip benden Rızalık istersiniz de ben vermem mi, ama benim de sizden ve Pirinizden bir Ricam olacak. Bizimkiler buyur emrin olur derler. 
Dükkân sahibi der ki, sizler Ceminizde bir Kurban keseceksiniz o kurban benden olursa, sizin yol masrafınız benden olursa ve ben ancak o zaman size olan Hakkımı helal ederim ve sizlerden Razı olurum der, iki Musahip bakışırlar ve onayladıklarını kabul ederler.
Ve Dükkân sahibi Dede’ye şu mealde bir yazı yazıp yollar:Sizler Mürşit Pir ve Seyyid evladı sizler iyi ki, varsınız bu gün bu iki can kardeşlerim ve sizin talebiniz beni yeniden kendime getirdi.Hakk Muhammed Ali sizlerden Razı ve Hoşnut olsun ben de, sizlerden Razı ve hoşnudum.
Şimdi bu fakir sizlerin görgünüzde bu aciz Kulun Kurbanını Canlara Lokma edip bir Dua benim cihetime havale ederseniz ben o zaman Allahın en bahtiyar Kulu olacağım. Güzel Pirim ve güzel Canlar, Cem’iniz Hakk Muhammed Ali Dergâhında kabul ola benim bir hakkım var ise Anne’nizin ak sütü gibi helâl-i hoş ola.