HAZRET-İ İMAM HASAN
Hazret-i Ali’nin büyük oğludur, annesi Hz. Peygamber Efendimizin kızı Hazret-i Fatıma’tüz Zehra., dedesi Hz. Muhammed’tir. Hicretin ikinci yılı 15 Ramazan 624 tarihinde Medine’de dogdu. İmam Hasan’ın şerefli künyesi, Ebû Muhammed, Lâkabi, Mücteba (Zeki, seçilmiş) ve Sibt-i Ekber’dir.
Hazret-i İmam Hasan, Dokuz yıl imamet makamında, alt ay kadar da halifelik makamında bulundu. Muaviye tarafından kandırılan karısı Esma tarafından (Cu’de) 28/03/670 yılında 46 yaşında iken zehirlenerek şehit edildi. Kabri Medine’dedir.
Merkadi nur olsun. Hz. İmam Hasan’ın 11 erkek, 5 kız evladı vardı.Esma bint-i Amis, söyle nakiediyor: “İmam Hasan doğduğu zaman ben onu
Kehribar renkli bir hırkaya sarıp, Hz. Peygamber’in huzuruna götürdüm”. O vakit Hz. Peygamber: “Esma! Ben sana defalarca evladımı sarı hırkaya sarma demedim mi?” buyurdular. Bunun üzerine ben de, aldığım bu emir üzerine İmam Hasan’ı kâfur renginde bir hırkaya sarıp Hz. Peygamber’in mübarek eline verdim. Hazret, Hz. Aliye: “Ya Ali! Bu çocuğa ne ad koydun?” diye sordu.
Hz. Ali Efendimiz: “Ya Resulallah! Evladıma isim vermekte sizden önce davranamazdım. ama hatırıma gelir ki, müsaade olursa “Harp” veyahut Hamza adını vereyim!” dedi. Hz. Peygamber Efendimiz: “Allah’in hükmü, her hükümden evveldir!” dedi. Bunun ardından Cebrail-i Emin gelip: “Ya Resulallah! Cenab-ı Hakk. Ali sana Musa’ya nisbetle Harun derecesindedir. Onun oğlunun adını versin buyurdu” dedi.
Resulallah: “Onun adi ne idi?” diye sordu.
Cebrail: “Şeper!” dedi. Şeper, Süryani dilinde “Hasan” demektir.” [1] dedi. Böylece ismini Hasan koydular.
Hazret-i Muhammed Efendimiz, Hz. İmam Hasan’ı abasının altına alarak: “Bunlar benim Ehl-i Beytim’dir; Allah’ım, bunlardan her türlü kusuru uzaklaştır ve bunları tertemiz kıl!” diyerek, dua ettiği dört kişiden biridir.
Hz. Muhammed Efendimiz, sevgili torunları Hz. İmam Hasan ve. Hz.İmam Hüseyin’i pek çok severler ve onlar hakkında; “Hasan ve Hüseyin cennet gençlerinin efendileridir, ulularıdır.
Onlar dúnyada benim iki demet çiçeğimdir” diyerek, onlara olan sevgisini her an dile getirirdi ve onlara: “Oğullarım” diye hitap ederlerdi.
Bunu su Kur’an ayetinde de görüyoruz: : “Geliniz hep birlikte toplanalım, çocuklarımızı ve çocuklarınızı, kadınlarımıza ve kadınlarınıza çağıralım. Sonra Allah’in lanetinin yalancının üzerine olması için yalvarıp yakaralım” ayeti gelince Hz. Muhammed, Ali, Fatma ve
Hüseyin’le birlikte Hasan’ı da yanına çağırmış ve su şekilde dua etmiştir; “Ey Allah’ım! Bunlar benim Ehlimdir.” (AI-i İmran, 61)
Hz. Peygamber Efendimiz ’in Hazret-i İmam Hasan ve Kardeşi İmam Hüseyin hakkında pek çok hadisi vardır. Onlara hiçbir zaman torunum dememiş,“onlar benim oğullarım” derdi.
Hazret-i İmam Hasan’ın Halifeliği
Hz. Ali Efendimiz, Ramazan ayinin 21’inde yani 24 Ocak 661 günü Hakk’a yürümüştü. Hz. İmam Hasan. babasının defninden sonra Ramazan ayinin yirmi besinci günü Küfe Mescidinde kalabalık bir topluluk önünde uzun bir konuşma yaptı. Konuşma sırasında Hakk’a yürüyen babası Hz. Ali ve Ehlibeyt’in kutsallığı hakkında bilgi verdikten sona babasından sonra kendisine biat etmelerini istedi. Söz buraya gelince, Abbas’ın oğlu Abdullah, ayağa kalktı;
“Ey insanlar! Bu Hasan,
Peygamber’inizin oğludur, imamınızın oğludur. Ona biat edin” dedi. Bunun üzerine ölünceye
dek kendisinden ayrılmayacaklarına dair söz vererek, Hz. Ali’ye biat eden 40. 000 kişi, bu defa, O’nun oğlu Hz. Hasan’a biat ettiler. Irak, Mekke. Medine Hicaz ve Yemen halkı da sağlığında Hz. Ali’ye bağlı oldukları gibi, simdi de oğlu Hz. Hasan’a biat ettiler.
Hakem kararından sonra Şam halkı, Muaviye ye biat etmiş oldukları için yalnız Suriye ve Mısır eyaletleri Hz. Hasan’a yapılan biatin dışında kaldılar. Hz. Ali’nin vefatını duyan Sam halkı, önce “Emir üs-Şam” olarak biat etmiş odlukları Muaviye ye, bu kez “Emir ül-Mü’minin” yani halife olarak biatlarını yenilediler. Aslında Hz. İmam Hasan. Besinci Halifedir. Çünkü 6 ay müddetle bu görevinde kalmıştır.
Muaviye Irak halkının Hz. Hasan’a biat ettiklerini duyunca, 60.000 kişilik bir kuvvetle Irak üzerine yürüdü. (2]
Öte yandan imam Hasan da 40.000 kişi ile Küfe’ den çıkıp Deyr-i Abdurrahman adlı yerde konakladı. Daha sonra da Medine’ye geldi. Burada da yanındakilere söyle seslendi:
“Ey ahali!
Siz barışta ve savaşta ayrılmamak üzere bana biat ettiniz. Benim bu dünyada hiç kimse ile kavgam ve düşmanlığım yoktur. Doğudan batıya kadar da hiç kimseden incinmişliğim yoktur. Benim katımda güvenlik, barış ve iyi ilişkiler, kırgınlık ve düşmanlıktan
daha önemlidir. Askerin içinde Hz, Ali’ye ve kendisine candan bağlı olanlar olduğu gibi, “hariciler” gibi ikiyüzlü olanlar da vardı. Hz. Hasan’ın bu sözleri üzerine: “Sen de baban gibi Muaviye ile anlaşıp, halifeliği ona mı bırakacaksın?” diyerek tepki göstermeye başladılar.
Hatta, “Bu adam kafir oldu” diyenler oldu. Bazı kimseler de İmam Hasan’ın ve eşlerinin çadırına saldırıp, eşlerine ait ziynet eşyalarını dahi aldılar. Bu hareketleri yapanlar, sadece hariciler değildi, orada bulunanların pek çoğu imam Hasan’a saldırdılar. Durumun kötüye gittiğini gören İmam Hasan. Muaviye ye haber göndererek, bazı koşullarla halifeliği kendisine bırakacağını bildirdi. Bazı tarihi kaynaklarda değişik şekilde verilmiş olsa
da bu koşullardan bazılar şunlardır:
1- Muaviye, Irak halkından olup, İmam Hasan’a bağı olanları yakalatmayacak ve onlardan
öc almayacak,
2- Ehvaz Eyaleti’nin yıllık geliri, İmam Hasan a ait olacak,
3- Peşin olarak kendisine 5 milyon. kardeşi Hüseyin’e de 2 milyon dirhem para verilecek ve
ayrıca kendisine her yıl 200.000 dirhem maaş verilecek,
4- Muaviye, İmam Hasan’dan önce ölürse, halifelik imam Hasan’a geçecek. Bazı kaynaklara
göre ise, Muaviye’nin ölümünden sonra imam Hasan’ın fikri alınmadan halife atanmayacak.
5- Hutbelerde, konuşmalarda ve toplantılarda Hz. Ali ye ve yakınlarına küfür edilmeyecek.
Muaviye bu şartları kabul etti, ancak Hz. Ali’ye küfür edilmesi hususuna şerh getirdi. “İmam Hasan’ın bulunduğu meclislerde küfür edilmeyecek” şartını koydu. Tabi ki buna da uymadı.
Hz. Ali ve yakınlarına yüzerce yıl küfür edildi. Yine dördüncü maddedeki şarta da uymayarak, daha sağlığında oğlu Yezid’i kendisine velihat seçme sevdasına kapılmıştı. İmam Hasan’ın halifeliği altı ay kadar sürmüştü. (3)
Hazret-i imam Hasan’in Şehadeti
Muaviye, daha sağlında oğlu Yezid’i hilafete getirmeyi kafasına koymuştur. Ancak, İmam Hasan la yaptığı anlaşma buna manidir. Anlaşmaya göre, Muaviye’ den sonra Hilafet, imam Hasan’ın hakkıdır. Bunun için de Hasan’ın ortadan kalkması gerekiyordu.
Muaviye bu durumu bildiği için hiç vakit kaybetmeden harekete geçti. İmam Hasan’ı ortadan kaldırması için, İmam Hasan’ın eşi Cu’de’yi, görevlendirdi.
Cu’de’ye, “Eğer İmam Hasan’ı zehirler, ortadan kaldırsan; seni oğlum Yezid’e eş olarak Alacağım” dedi.
Cu’de, İmam Hasan ve Hz. Zeynep’in uyuduğu bir saatte gizlice içeri girer ve elindeki elmas tozunu, yani zehiri, su testisinin zerindeki mühürü bozmadan tülbentin üzerinden testinin içine boşaltır. İmam Hasan uyanır, susuzluktan dudaklar çatlamıştır, su içmek ister. O vefakâr bacı Zeynep, derhal firlar yerinden ve testinin mührünü kontrol eder, dokunulmamıştır.
Doldurur verir suyu kardeşine, ancak bu İmam Hasan için şehadet şerbeti olmuştur. Ehl-i Beyt’ten bir ışık daha sönmektedir. Zehir tesirini göstermiştir,
İmam Hasan:
“Ah! Bu su nasıl bir sudur ki, içime ateş saldı, ciğerlerim parçalanıyor” dedi ve derhal Hz. Hüseyin’i çağırmalarını söyledi. Ehl-i Beyt’in evinde yine feryatlar yükselmektedir. İlahi tecelliye bakin ki, İmam Hasan’ın rengi, yemyeşildir. Ateş ve ağrı içinde inim inim
İnlemektedir. İmam Hüseyin, yanına gelince İmam Hasan: “Ey kardeşim! Rüyamda dedemi gördüm, Dedem: “Ey ogul! Sana müjde olsun. Belâ öksesinden ve zemane mihnetinden kurtuldun, yarın benim huzurumda olacaksın” dedi.
O vakit Hz. İmam Hüseyin, ağlamağa başladı. İmam Hasan, Şehadet şerbetini içmeden önce son olarak kardeşi Hz. İmam Hüseyin’e: “Ey kardeş! Çocuklarım sana emanet, onlar boynu bükük brakma, onlara sahip ol. Oğlum Kasım, kızın Fatma’ya tutkundur, onlar sevgilerinden
Mahrum bırakma, onların iffetini koru. Evlatlarımı sana ve seni de Vacib-il Vücud olan Allah’a emanet eyledim” diyerek vasiyette bulundu.
İmam Hasan, mübarek diliyle kelime-i Şehadet getire getire beka alemine erişti. (Inna lillah ve inna ileyhi raciûn).
İmam Hasan in cansız bedeni, kardeşi İmam Hüseyin’in kucağındaydı. Feryatlar gecenin karanlığında kayboluyordu.
Cenazede Çıkan Olaylar
İmam Hüseyin ve Ehl-i Beyt taraftarları, İmam Hasan’ın mübarek cesedini, dedesi Hz. Muhammed’in kabri civarında defnetmek istemişlerdi. Hz. Muhammed’in dul eşi Ayşe: bir katıra binerek, taraftarlarıyla birlikte cenaze alayının önünü kesmişti. Cenaze alayında bulunanlar:
-Ya Ayse! Maksadın nedir?
Ayse:
- Ravzai Mutahhara civarina Kimseyi defnettirmem.
Cenaze alayında bulunanlar:
-Ya Ayse! Kimse dediğin kişi, Hz. Pergamber’in göz bebeklerinden biridir. Bir zamanlar deveye bindin, Hz. Ali’ye muhalefet ettin, simdi de katıra binip, bu şehidin önünü kesersin?
İçleri kan ağlayan Ehl-i Beyt taraftarları, şehidin tabutunu almış yürümüşlerdi. Kılıçlar çekildi, oklar gerildi. Yine vahşet kopmuştu. Atılan oklar, cansız cesede saplanıyordu.
İmam Hüseyin, öne atıldı: “Ey Allah’tan korkmaz, Resul’den utanmazlar! Bir şehidin cenazesine bile ok atıyorsunuz. Hangi dinde görülmüştür bu zulüm?
“Peygamber’in ravzai pakine kimseyi gömdürmeyiz” diye güya ona saygı gösteriyorsunuz. Diğer taraftan da onun ailesinin cansız cesedine ok atıyorsunuz. Saygı bu mu? Ehl-i Beyt düşmanlığınız ne zaman bitecek? İslam arasındaki bu bozgunculuk ne zaman sona erecek?
Ben kimsenin kanının dökülmesini istemiyorum. Bizi seven peşimizden gelsin”. Cenaze alayı döner, Bakiy Mezarlığına ve anası Hz. Fatma’nin yanındadır artık İmam Hasan... (4]
Acılan, ızdırapları bitmis, yüreğindeki sevgiyle ebediyete intikal etmiştir İmam Hasan. Cünkü şehitler, asla ölmezler, o halde onların sevgileri de asla son bulmaz.
ALEVİ İSLAM İNANÇ HİZMETLERİ BAŞKANLIĞI