İNSANA EMANET EDİLEN SORUMLULUK / 07 Temmuz 2023, Cuma

‘’Muhakkak ki biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik. Fakat onlar onu yüklenmekten kaçındılar ve onun sorumluluğundan korktular. Sonunda onu insan yüklendi. Muhakkak o da çok zalim ve çok cahil biri oldu.’’

(Ahzab/Savaşçı Birlikler Suresi, 72)

Kuran’ ın bizzat muhatabı insandır. Yani Yüce Allah insana yönelik söyleyişte bulunmuştur. Bu ayet (Ahzab 72) üzerinde yüzyıllardır tartışmalar yapılmış ancak genel kanaat insana büyük bir emanet veya sorumluluk verildiği yönünde hem fikir olunmuştur. Ayette geçen ‘’emanet’’ ifadesinin sözlük anlamı ‘’maddi mal veya eşyanın güvenilir bir kişiye muhafazası veya korunması amacıyla bırakılmasıdır. Emanet maddi olabileceği gibi, manevi de olabilir. Emanet teslim edilen kişiye ise emanetçi, emin denilir.’’

Emanet ve emin kelimeleri aynı kökten türemiştir.

Yüce Allah ayetinde belirttiği gibi emanet sorumluluğunun bilinci yüksek bir şuur gerektirir. Emanet vahiy, akıl, irade, muhakeme, temyiz etme (iyiyi kötüden ayırabilme yetisi) gibi unsurlarla insana sorumluluk verildiği anlaşılıyor. Emaneti alan kişi, ya emanete sadakat gösterir ve gereğini yerine getirir yahut emanete hıyanet eder, gereğini yerine getirmez. İşte burada emanetin yerine getirilmemesi zulüm ve cehaletin eseridir. Nitekim insanların çoğu Allah’ ın sunduğu akıl ve iradeyi gereği gibi kullanmamaktadır. Aynı ayette emanetin ‘’göklere, yere ve dağlara’’ teklif edildiğini, onların ise bunu yüklenmekten çekindikleri ve sorumluluğundan korktukları, ancak insanın yüklendiği ifade ediliyor. Buradan anlaşılıyor ki sorumluluk almak, akli tercihle bir bilinç ve amaç dahilinde yerine getirilebilen bir görevdir. Çünkü göklerin, yerin ve dağların böyle bir tercih yapma yetenekleri doğalarında yoktur. İnsanoğlunun doğasında var, ancak zulüm ve cehaleti ile sorumluluğu tam anlamıyla yerine getirmesinin önünde bazı engeller de duruyor.

‘’Emaneti yüklenmek’’ bir nevi insanoğlunun ‘’sınava tabii olmayı’’ kabul ettiği anlamına da gelmektedir. İnsanın yaratılışı gereği, vasıflarından dolayı ‘’üstün varlık’’ olmasının nedenlerinden biri de budur: ‘’Sorumluluk bilinci’’.

Kısacası hayat bir anlamda da emaneti taşıma imtihanıdır.

İnsanın üstün varlık oluşu, varlığın insana emanet edilişinin ifadesidir; varlığın insanın egoizmine, sadizmine terk edilmesinin ifadesi değildir.

Varlığı insana emanet eden Yaratıcı kudret, varlıktan vazgeçmiş değildir. İnsanın emanete hıyanetini, nankörlüğünü, varlık ve oluşun tahribine yönelik zalimliğini cezasız da bırakacak değildir.

Allah mülkün sahibidir. Onu dilediğine verir. Ve mülkü, insanın emrine vermiştir. Ancak insan mülkün gerçek sahibi değil, emanetçisidir. Emanete hıyanet ettiğinde mülkün sahibine (yani Yüce Yaratıcı’ ya) hesap vermek zorunda kalacaktır.

Emanete hıyanetle imanın bir arada bulunamayacağı da Kur’an’ın tebliğcisi Hz. Muhammed’in dikkat çektiği gerçeklerden biridir. Şöyle buyurmuştur:

 “Emanete saygısı olmayanın imanı da yoktur.”

 O halde, insanın emrine verilen tabiat ve uzay emanetlerine hıyanet edenlerin dinleri, imanları olamaz.

 Kur'an, emanete riayetin bir yetenek olduğu kadar, bir EHLİYET olduğunu da belirtir. Bu yüzden her iş ve ödev bir emanet olarak algılanmış ve şu evrensel ilke konmuştur

“Hiç kuşkunuz olmasın ki, Allah size, emanetleri onlara ehil olanlara teslim etmenizi emreder.” (Nisa/Kadın Suresi, 58)

Kuran'a göre, işlerin ve emanetlerin ehil olmayanlara teslim edilmesi, İMANSIZLIĞIN EN BÜYÜK BELİRTİLERİNDEN BİRİDİR ve toplumları çöküşe götürür.  

Böyle olduğu içindir ki, Kuran, müminlerini, ‘Emanetlerine riayet eden ve ahdlerine vefalı olan kişiler’ diye nitelemiştir. (Müminûn, 8; Meâric, 32)

Bu haftalık muhabbetimiz büyük Hak aşığı Yunus Emre ile noktalayalım…

Allah sana da gönderir, bir gün ecel askerini,
Gelir görünür gözüne, azdırır benzin rengini.

Ver der emanet canını, sahibine götüreyim,
Alırken emanet canı eder seninle cengini.

Emaneti senden alır, tenini cansız bırakır,
Günahlar boynunda kalır, vurur nefsin gülbengini.

Malın çok ise ey paşa, akrabaların paylaşa,
Muhtaç olursun bir taşa, görürsün en dar yerini.

Seni mezara koyarlar, Allah'tan rahmet dilerler,
Üstüne tez tez örterler, dünya toprak ve sengini.

Karanlık yerde olursun, günahın ile kalırsın,
Ah ederek çok çalarsın sonra pişmanlık çengini.

Yunus var şimdi tövbe et, can sendeyken Hak'ka yalvar
Aşık isen hemen kuşan dervişlerin palhengini.

 

Kaynak:

Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk

Prof. Dr. İsmail Yakıt

 

ALEVİ İSLAM İNANÇ HİZMETLERİ BAŞKANLIĞI

Ayrıntılı Bilgi İçin; Alevi İslam İnanç Hizmetleri Sayfasını Takip Ediniz  https://www.aleviislaminanchizmetleri.org/